Süper Lig’de dönemin birinci derbisi Beşiktaş ile Fenerbahçe ortasında oynandı. İki devin kıyasıya uğraşında gol sesi çıkmadı ve her iki taraf kritik maçtan 1’er puanla ayrıldı. Spor müellifleri Beşiktaş-Fenerbahçe müsabakasını kıymetlendirdi. İşte detaylar…
1994-1995’TEN SONRA BİR İLK
Beşiktaş ile Fenerbahçe ortasındaki dev derbi 0-0’lık eşitlikle sona erdi. Siyah-beyazlılar ile sarı-lacivertliler ortasındaki bu skor uzun vakit sonra bir birincisi beraberinde getirdi. Opta’nın datalarına nazaran; 1994-1995 döneminden bu yana birinci sefer, Beşiktaş’ın mesken sahipliği yaptığı bir Fenerbahçe derbisi golsüz sona erdi.
JESUS: FAVORİ DEĞİLDİK
Fenerbahçe Teknik Yöneticisi Jorge Jesus, maçtan evvel favori gösterilmeleri hakkında “Fenerbahçe’nin bu maçın favorisi olduğunu anlamıyorum. Beşiktaş’ın da futbolcuları çok güzel ve şampiyonluk için yarışıyorlar. Şampiyonluğa oynayan 5 grup var, geçen sene Trabzonspor çok önde götürdü. Derbide Fenerbahçe’yi favori görmedim. Favorilik alanda gösterilir ve iki kadro da şampiyonluğa oynadığını gösterdi.” yorumunda bulundu.
ISMAEL’DEN İSTİFA SORUSUNA YANIT
Beşiktaş Teknik Yöneticisi Valerien Ismael, siyah-beyazlılardaki geleceği hakkında maçın akabinde kıymetli açıklamalarda bulundu. Fransız teknik adam “Siz de endişelenmeyin. Âlâ bir takımım var ve uygun şeyler yapmak istiyoruz. Biz çalışıyoruz. Yüzde yüzümüzü veriyoruz ve muvaffakiyet getirmek istiyoruz. Yorumları okuyup dinlemiyorum. Ben işime odaklıyım.” kelamlarını kullandı.
SPOR MUHARRİRLERİ YORUMLADI
Spor müellifleri Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin kıyasıya gayretine sahne olan derbiyi yorumladı.
İşte spor muharrirlerinin görüşleri…
LEVENT KALKAN – HESAP ORTADA KALDI
Beşiktaş ile Fenerbahçe’yi karşı karşıya getiren dönemin birinci derbisinde iki taraf da hayal kırıklığına uğradı, hesap ortada kaldı: 0-0.
Dev randevu öncesi iki ekip ortasındaki istatistikler Beşiktaş lehineydi. Fenerbahçe ile Muhteşem Lig’de oynadığı son 5 maçı kaybetmeyen siyah-beyazlı kadro konutundaki son 7 derbiden de en az bir puanla ayrılmıştı. Sürpriz takımları çok seven Jesus, derbide Serdar Aziz ve Lincoln’e 11’de forma vererek herkesi yeniden zıt köşeye yatırdı. Ismael de Gedson’u yedeğe çekerek Dele Alli sürprizine imza attı.
Dev maç heyecanlı başladı. 9’da Valencia çaprazdan kaleyi yokladı, top direğin tabanından dışarı çıktı. 31’de Tayyip’in başında top az farkla auta giderken, tıpkı dakikada Fenerbahçe de gole çok yaklaştı. Defansın gerisine sarkarak bir anda Ersin’le karşı karşıya kalan Valencia’nın vuruşunda, genç kaleci ayaklarıyla topu uzaklaştırınca tribünler rahat bir nefes aldı. Golsüz kapanan birinci yarıda iki ekibin da derbi planlarını alana tam olarak yansıtamadığına şahit olduk, umutlarımızı ikinci devreye bağladık.
İkinci yarıda gole yaklaşan birinci taraf Fenerbahçe oldu. Lincoln’ün ceza alanına indirdiği topa Szalai sert vurdu, meşin yuvarlak direğin tabanından dışara gitti.
Jorge Jesus 70’de üç atılım birden yaparak oyunu denetim altına almayı hedefledi. Valerien Ismael bu değişiklikleri Ghezzal, Gedson ve Tayfur’la yanıtladı.
Beşiktaş son kısımlarda kazanmayı daha fazla isteyen bir manzara verdi. 87’de Rosier sağdan çok süratli geldi, ortasını da kesti, Weghorst’un baş vuruşunda top ‘ahlar vahlar’ ortasında dışarı gitti. 89’da bu defa Ghezzal ortaladı, Weghorst sırtı kaleye dönük durumda kafayı vurdu, meşin yuvarlak direkten geri geldi. 90+3’te kazanılan özgür vuruşu Ghezzal kullandı. Cezayirli yıldızın ceza alanına ortasında Tayfur kafayı vurdu, top Altay’da kaldı ve büyük umut bağlanan dev maç golsüz kapandı.
ERCAN İTİMAT – YOK KARARINDA DERBİ
Beşiktaş Nkoudou tribünde olsa da ofansif bir takım kurmuş, Fenerbahçe Arao-Crespo orta alanı ile sağlamcılığı tercih etmişti lakin birinci yarı boyunca her iki kadro da “yenemezsek yenilmeyelim” modundaydı.
Fenerbahçe için uygun olabilirdi ancak Beşiktaş’ın ve hocasının şiddetle galibiyete muhtaçlığı vardı meğer.
Önde basıp süratli atak ederek çabucak hemen benzeri futbol oynayan Beşiktaş ve Fenerbahçe, güya mıknatısın eş kutuplarının birbirlerini itmesi üzere tatsız kontaksız durumsuz başladılar maça. Beşiktaş istediği üzere giremedi oyuna, Fenerbahçe bildiği oyunu oynayamadı.
İlk yarının yarısında yanlışsız dürüst konum bile yoktu alanda. Yalnızca ikili gayret ile temaslı oyun izledi tribünler. Fenerbahçe Ferdi ve İrfan ile sağ kanadı güzel kullandı fakat sol kanadı Valencia ve Lincoln geri dönmekte zorlandığı için Beşiktaş’ın kullanımına açtı. Ferdi ve İrfan’ın güzel oyunu Beşiktaş’ta Nkoudou yerine oynayan Redmond tıpkı performansı gösterememesi ve hiçbir hamlede gözükmemesinden kaynaklandı.
Fenerbahçe’nin öne çıkardığı savunmasını hatta tutup oyunu daraltarak uyguladığı ofsayt taktiğini bilmeyen bir tek Valerian İsmael olmalıydı ki, bunu çözmek için arttan koşan grup arkadaşının önüne bırakmadı kimse; ofsayttaki Weghorst ve Muleka’yı tercih ettiler bir devrede 6 kere ofsayta düşerken.
Fenerbahçe’nin daha üstün başladığı birinci yarıda Beşiktaş’ın denetimi alması son yirmi dakikaydı ancak birebir süreçte Fenerbahçe’de tehlikeli biçimde yaklaştı Beşiktaş kalesine. Sahanın uygunları savunmacılar Saiss ve Talha konumları bitirenlerdi.
Kendi alanında ve muazzam seyircisi önünde üstelik galibiyete çok gereksinimi olan Beşiktaş maçın ikinci yarısına da tepkisiz başladı. Fenerbahçe ise fırsatları uzun toplara bağladı. Maçta oyuncu değiştirme dakikalarına adeta kilitlenmiş ve Fenerbahçe’nin bir tık üstün olduğu bir oyunla gelindi. O “tık” Valencia ve Szalai’den kaynaklanıyordu.
Jesus, Batshuayi, Mert Hakan ve Osayi’yi, İrfan Can/Crespo/Pedro yerine oyuna alarak dev bir atılım yaptığında 70 dakika geride kalmış ve Beşiktaşlılar yorgunluk belirtileri göstermeye başlamıştı. Valerien İsmael ise Ghezzal, Tayfur ve Fernandes ile cevap verdi. Beşiktaş’ın merkezi Josef, Tayfur, Ghezzal haline geldi ve Ghezzal farkı muhakkak olmaya başladı. Bilhassa Weghorst’a yaptığı orta ve onun kaçırdığı baş vuruşunda. Söylentilerin tersine İsmael’in değişiklikleri verimliydi.
Değişiklikler olana kadar Beşiktaş’ın rakip ceza alanında topla buluşma sayısı Fenerbahçe’nin üçte biri kadardı. Bu oyunla beraberliğin bile lüks olacağını anlayan Valerian İsmael, Weghorst’a takviye Cenk Tosun’u da oyuna sürdü. Maçın sonunda Fenerbahçe’de gevşeme yaşandı. Sonuç, Beşiktaş’ın üst üste kaçırdığı fırsatlar oldu.
Golsüz beraberlik Beşiktaş’ın problemlerini erteler, Fenerbahçe’ye sorun yaşatmaz. Güya bu derbi oynanmamış üzere.
BİLAL MEŞE – DAĞ FARE DOĞURDU
Biz mi güç beğeniyoruz, yoksa abartıyor muyuz? Dönemin birinci derbisinde 45 dakikalık çabayı beğenen varsa, beri gelsin!
Dağ fare doğurdu!
Fenerbahçe görünen köy, kılavuz istemez, oyun şablonunu herkes ezberledi. Pres yapan, önde ağır baskı yapan, kanatlardan yüklenen, savunma ardına uzun toplarla konum arayan klasik Fenerbahçe…
Ya Beşiktaş? Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz. Birinci 15 dakika Fenerbahçe’nin bu ağır baskısını durdurma ismine ıstırap çekti dersek, abartmış olmayız. Gerçekten, Valencia ile net bir durum buldu, ona da Ersin müsaade vermedi.
Ya ofansif bölge? Koca birinci yarıda önemli bir şut atamadı Fenerbahçe kalesine, varın gerisini siz düşünün! Artı bu süreçte yalnızca iki korner atışı kazanırken, bir maçta koskoca Beşiktaş’ın bu kadar ofsayta düştüğünü anımsamıyorum! Derbinin kalitesini düşüren öbür bir faktör ise faullerdi… Hakem Volkan Bayarslan’ın birtakım faullerde bilhassa Beşiktaş lehine olanlarda sarı kart çekmesi gerekirdi, başından ne geçiyordu anlamadım! Bayarslan, ‘Ne şiş yansın, ne kebap’ tabiri tam da ona göre!
Tribünler harikulade, dayanak inanılmaz, gelin görün ki, Kartal’ın ortaya koyduğu uğraş o fotoğrafla hiç örtüşmedi bu yarıda! Bu sinerji bile kadronun güzel futbol oynamasına etken olamadı, şaşırdım!
Tayyip Talha, Saiss’in yanı sıra radarıma takılan tek oyuncu… Valla, uzunluklu boslu, kritik bölgelerde daima onu izledik, riske girmiyor, sağlam oynuyor, Saiss’le güzel bir ikili oluşturdu, o bölge sağlam ellerde artık.
Kenar idareler ikinci yarıda skor tabelasındaki 0-0 sayılarını değiştirme ismine atak talihlerini kullandılar. Jesus; Mert Hakan, Samuel, Batshuayi’yi oyuna sürerken, Ismael ise buna Ghezzal, Tayfur ve Gedson’la karşılık verdi.
Ismael’in bu atılımları Kartal’ı ayağa kaldırdı, birinci yarıdaki o berbat imgesinden uzaklaştırdı. Durum üstüne durum ürettiler, gelin görün ki fileleri havalandıracak golü, golcüyü bulamadı. Bilhassa Ghezzal’ın girişi, Kartal’ı üçüncü bölgeye taşırken, tesirli olmaya çalışan bir Beşiktaş vardı alanda… Deneyimli oyuncunun girişi, Rosier’i de olumlu etkiledi, o harikulade kanat bindirmelerini alana yansıttı her ne hikmetse!
Ghezzal, Kartal’ın en değerli dişlilerindendir, sakat olmadığı vakit adamın ağzına topu atar, o denli bir yetenektir. Son kısımlarda Weghorst’la yakalanan iki net fırsat gole dönüşmeyince, tribünlerin galibiyet beklentileri de gerçekleşmedi.
İşin özeti, taraftarlar üzere biz de kaliteli futbol ve de goller bekledik dönemin birinci derbisinde, fakat onlar üzere biz de hayal kırıklığı yaşadık!
ATTİLA GÖKÇE – BİRER DEVRE KARDEŞ PAYI
Günlerdir anlatıla anlatıla bitirilemeyen tahliller… Joerge Jesus’a övgüler Valerien İsmael’e eleştiriler… Bir derbi maç öncesi yorumcular hiç de eşit ve tarafsız yaklaşamadı iki ekibe. Hakça söyleyelim… Fenerbahçe farklı ve üstün taraf olduğu için terazinin kefeleri de farklıydı.
İlk yarıyı izlerken her şey beklediğimiz üzereydi. Evet Fenerbahçe topa sahipti (%53)… Jesus’un grubu ayrıyeten üçlü savunma ile sistematik hale getirdiği ofsayt taktiğini de muvaffakiyetle uyguluyordu. Sakatlık sonrası formayı alan Serdar Aziz, Gustavo Henrique ve Attila Szalai ahenk içinde oynadılar. Üçlü savunma konut sahibi grubu birinci yarıda 6 kere ofsayta düşürdü… Redmond, Weghorst ve Muleka oyuna bir türlü katılamıyordu. Orta alanda Salih, Josef ve Dele Alli çabuk ve başarılı ataklarla topu tekrar hamleye soktular lakin Crespo ve Arao geri kazanımlarda hiç de gecikmediler. Beşiktaş, birinci yarıdaki performansına bakınca sinmiş üzereydi. Tek isabetli şut ata-madan soyunma odasına gittiler. Bu sinik ve heyecansız durum tribünlerdeki heyecan ve takviyesi de zayıflattı. Fenerbahçe hiç değilse 2 isabetli şutla moral üstünlüğünü eline geçirmişti.
Asıl maç ikinci yarıda son 20 dakikada oynandı. Evvel Jesus atılım yaptı… Mert Hakan, Osai Samuel ve Michy Batshuayi ile baskılı oyununu devam ettirmek istedi. Üç dakika sonra da İsmael’in karşı atılımları geldi: Gedson Fernandes, Rachid Ghezzal ve Tayfur Bingöl de alana ayak basınca rüzgar döndü. Beşiktaş kaybettiği kimliğini bulmuş üzereydi. Rakibinden daha baskılı oynamaya başladılar. Weghorst’un baş vuruşlarıyla evvel az farkla golü kaçırdılar sonrasında da topu direğe vurdurdu Hollandalı… Daha çok duran top, daha çok hamle Ghezzal’ın oyunun akışını değiştiren varlığı tribündeki taraftarı da coşturdu.
Valerien İsmael, Jesus kadar varlıklı oyuncu kümesine sahip değil. Tekrar de kadroyu yanlışsız ve isabetli kullanıp kullanmadığı tartışılır. Cenk Tosun örneğin… Daima son dakikalarda maçı bitirmek üzere oyuna giriyor. Halbuki Weghorst’la ikisi çift santrfor oynayıp rakip üzerinde daha baskılı ve gollü bir oyunun kahramanları olabilirler.
Her şeye karşın Fenerbahçe’nin maç öncesi kabul edilen üstünlüklerine teslim olmadı Beşiktaş… Hele atak zamanlamasını 73 değil de 45. dakikaya alsaydı İsmael tahminen golü ve galibiyeti bulurlardı.
Peki bu sonuç adil mi? Evet… Birinci yarıda Fenerbahçe’yi ikinci yarıda Beşiktaş’ı öne çıkaran oyun bize bunu söylüyor. Beşiktaş açısından Tayyip Talha, Tayfur Bingöl ve vilayetle de Ghezzal çok başarılı sinyaller verdi… Alınan 1 puanın ötesinde bu türlü pahalı kazanımları da var siyah-beyazlıların.
?
ŞANSAL BÜYÜKA – NE ŞİŞ YANDI NE KEBAP
Beşiktaş’ın daha yeterli başlayacağını düşünenler yanıldılar… Fenerbahçe rakip alanda oynamasından, tribünlerdeki 50 bine yakın seyirciden etkilenmeden oyuna uygun ve organize bir başlangıç yaptı…
Fenerbahçe her maçta olduğu üzere önde basmaya, hatta kaleci Ersin‘e bile baskı yapmaya başlayınca, Beşiktaş oyun kurmakta, savunmadan organize çıkmakta, geçiş oyununu oynamakta zorlandı…
Özellikle birinci 10 dakikada mutlak bir Fenerbahçe hakimiyeti vardı… Sonraki dakikalarda Beşiktaş toparlandı, çıkmaya başladı… Fakat bu kez her atakta ofsayta yakalandı… O denli ki yardımcı hakem Aleks Taşcıoğlu çabucak her Beşiktaş atağına ofsayt bayrağını çekerken adeta fazla mesai yaptı…
İlk yarıda Dele Alli ile Redmond Fenerbahçe savunmasının gerisine bir – iki uygun top attı… Lakin Weghorst bunların neredeyse tamamında ofsaytta kaldı…
Aslında bilhassa birinci yarıda atağı daha fazla düşünen Fenerbahçe oldu… Valencia, Crespo daima denediler… Lakin Pedro‘nun ve Valencia‘nın beklenenin çok altında kalması, Fenerbahçe‘nin ceza alanı içi ve etrafı aktifliğini sıfıra indirdi…
İlk yarının en fazla konuşulacak adamı hakem Volkan Bayarslan‘dı… Weghorst‘un Gustavo Henrique‘ye sert dirsek darbesini nasıl kartsız geçti, inanılmaz… Akabinde Pedro‘nun Talha‘ya uçarak gelişi, Szalai‘nin Muleka‘yı omuz darbesi ile taca çıkarışı sarı kart gerektiren durumlardı, vermedi…
İlk yarının son dakikasında Valencia‘ya ceza alanı yayı üstünde, yani çok kritik bir noktada yapılan faul vardı, o duruma da gözlerini kapattı…
Bayarslan belirli ki, ne şiş yansın, ne kebap yansın istiyordu…
İkinci yarıda roller değişti… Beşiktaş önde o denli bir basmaya başladı ki, Fenerbahçe birinci beş dakika neredeyse nefes alamadı… Kısa sürdü bu, Fenerbahçe toparlandı… Son 15 dakikaya kadar ceza alanlarının unutulduğu bir orta saha oyunu oynandı…
Ligin en fazla gol atan iki ekibi ile en rahat gol yiyen iki ekibinin maçının golsüz biteceği hiç aklıma gelmezdi… Lakin forvetler o kadar yetersiz kaldı ki, savunmalar o kadar uygun oynadı ki, golsüz bir sonuç kaçınılmaz oldu…
Beşiktaş savunmasında Tayip Talha çok âlâ oynadı… Fenerbahçe‘de her vakit olduğu üzere Ferdi, uzun bir müddet sonra oynayan Serdar Aziz ve Szalai öne çıktı… Kaleci Ersin, ikinci yarıda yere yatmadan maçı bitirdi…
Ne vakit Ghezzal denen sihirbaz maça girdi, Beşiktaş maç uzunluğu yakalayamadığı durumları son yirmi dakikada yakaladı… Weghorst’un üç vuruşundan ikisi dışarı, başkası direğe gitti… Tayfun’un bir baş vuruşu az farkla auta çıktı…
Aslında maçın tek galibi vardı; Hakem Volkan Bayarslan… Maç berabere bitsin diye harika bir gayret harcadı ve bunu başardı…
