İzmir’de yaşayan iki çocuk annesi Hülya Şellavcı (52), eylül ayında şiddet ve hakaret nedeniyle eşi Kaffar Y. ile boşanmaya karar verdi. Edinilen bilgiye nazaran Kaffar Y., boşanma kademesinde olduğu Şellavcı’ya çeşitli tehdit ve hakaretlerde bulunmaya devam etti. Bunun üzerine Şellavcı, tıpkı vakitte damadı olan avukatı Ensar Aktürk aracılığı ile Kaffar Y. hakkında önlem kararı aldırdı. Lakin bu karar, Kaffar Y. tarafından 4 defa ihlal edildi. Şellavcı, hayatından tasa ederek tazyik mahpusu talebinde de bulundu lakin bu talep, öldürüldükten sonra kabul edildi. Şellavcı, 21 Ekim saat 19.00’da Bornova ilçesi Işıkkent’te başından vurulmuş halde bulundu.
Hayattan koparılan bayanın tazyik mahpusu talebi ise vefatından tam 4 gün sonra mahkeme tarafından kabul edildi ve Kaffar Y. hakkında 30 gün tazyik mahpusu verildi. Cinayet şüphelisi Kaffar Y.’nin aranmasına devam edilirken, olayın trajikomik olduğunu söyleyen Avukat Aktürk, artık bu türlü bir karara gerek olmadığını belirterek tazyik mahpusu kararının kaldırılması için müracaatta bulunacaklarını kaydetti.
Olay, Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi kitabını akıllara getirdi. Kitap, işleneceğini herkesin bildiği lakin kimsenin engellemek için bir şey yapmadığı bir cinayet hikayesini anlatıyor.
“KARARDAN DÖNÜLMESİNİ İSTEDİK”
Aktürk, olayı şu sözlerle anlattı: “Kayınvalidem boşanma davası açtıktan sonra karşı taraf şiddet uygulama, mala ziyan verme, taammüden yaralama, huzur ve sükunu bozma üzere çeşitli cürümlerde bulunduğu için önlem kararı almıştık. Bu kararı 3 Ekim tarihinde İzmir 16 Aile Mahkemesi vermişti. Karşı taraf daha sonra bu kararları 4 sefer ihlal etti lakin bir sonuca ulaşamadık. Bu yüzden 5. kere ihlal ettiğinde artık inancımız kalmadığı için bildirmedik. Birinci 2 ihlalden sonra İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, aile mahkemesine kişi hakkında tazyik hapsinin uygulanması mütalaada bulundu. Zira kararlar ihlal edildiğinde tazyik hapsinin uygulanması gerekiyor. Aile mahkemelerinin, bayanın beyanı ve kanıtları temel alarak bu türlü bir yetkisi var. Ama mahkeme tazyik mahpusunu uygulamak yerine 2,5 ay sonra karşı tarafı dinleyerek karar vermek istiyor ve 15 Aralık’a duruşma tarihi veriyor. Bu kararı gördüğümüzde karara itiraz ettik ve karardan dönülmesini istedik. Ayrıyeten 3. ihlale ait de polis ve şikayet tutanağı ile kanıtları belgeye sunduk. Lakin mahkeme kararından dönmedi. Tazyik mahpusu, aslında bir disiplin cezası üzeredir. Amaç, kişinin yanlış yaptığını anlayarak davranışından vazgeçmesidir. Verilecek mahpus cezası zati en fazla 10 gün olacaktı lakin tazyik mahpusu verilmedi. Akabinde 4. ihlal de gerçekleşti. En son 18 Ekim’de sözü alındığını öğrendik. Şahıs ‘Barışmak istediğim için ileti attım’ demiş. Ama bu tabir hiçbir halde belgeye sunulmadı. Tekrar ihlal olduğu belirtilip mahkemeye tazyik hapsinin uygulanması talep edilmemiş. Şayet bu yapılsaydı hala bahtımız olabilirdi” dedi.
“ÖLEN KİŞİYİ ARTIK KİMSEDEN KORUYAMAZSINIZ”
Yaşanan olayın trajikomik olduğunu belirten Aktürk, “Cinayetten sonra hukuk dünyası için komik, bizim için trajikomik bir olay gerçekleşti. Savcılık, cinayetten 3 gün sonra olan 24 Ekim’de tazyik hapsinin uygulanmasını tekrar talep edip maktulün öldüğünü şifahen öğrendiklerini belirtti. Mahkeme de 25 Ekim’de karşı taraf hakkında 30 günlük tazyik mahpusu hükmetti. Bu, bizi bu durumda bile güldürecek bir karar. Ölen kişiyi artık kimseden koruyamazsınız. Kimi kimden koruyacaksınız. Bu karar evvelce verilmeliydi. Şu anda bu kararın hiçbir manası yok. Ben bu kararı öylesine baktığımda gördüm ve şoke oldum. Etrafımdaki herkes de hayrete düştü. Bunun maksadı ne olabilir bilmiyoruz. Kayınvalidemin öldüğünün bilinmesine karşın 30 gün mahpus veriyorlar. Artık korunacak kişi hayatta değil.
Biz şu anda o kararın kaldırılması için müracaatta bulunacağız. Artık tazyik mahpusu istemiyoruz. Kişi zati olur da yakalanırsa yıllarca cezaevinde kalacak. Hasebiyle bu türlü bir karara gerek yok. Bu şahıs şu anda kayıp. Bu mevzuda da halktan talebimiz, bu kişiyi görenlerin çabucak 112’yi araması ve cezasını çekmesine yardımcı olması. Herkesten rica ediyoruz; yüzünü hafızanıza kazıyın ve gördüğünüzde haber verin ki öteki bireylere ziyan veremesin” dedi.
“BİZİ TEHDİT EDİYORDU”
Aktürk, kelamlarını şöyle sonlandırdı: “Hiçbir vakit bilemeyiz lakin bu karar daha evvel verilseydi tahminen bu türlü bir şey yaşanmayacaktı ve şahıs bir ders alacaktı. Öte yandan biz birebir vakitte isimli denetim de talep etmiştik. Yalnızca tazyik mahpusu değil, elektronik kelepçe de takılabilirdi. Fakat hiçbiri yapılmadı. Kayınvalidem tehdit ve hakaretler nedeniyle boşanmaya karar vermişti ve eylül ayından bu yana şahısla başkaydı. Akabinde şahıs kayınvalideme öldürme tehdidinde bulunup iletiler atmaya başladı. Hatta beni de kayınvalidemin avukatı olduğum için tehdit ediyordu. Bize ‘Ne olacak ki, 2-3 ay cezaevinde kalırım sonra çıkarım. Ondan sonra sen yapacaksın?’ bile demişti.”
KAFFAR Y. ARANIYOR
Olay, Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’ndeki bir ayakkabı nakış atölyesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye nazaran, kimsenin bir müddettir haber alamadığı Hülya Şellavcı’nın yakınları, bayanın sahibi olduğu atölyeyi denetime gitti. Şellavcı, gece saatlerinde kanlar içerisinde yatarken bulundu. Sıhhat gruplarının yaptığı incelemede bayanın başından vurularak öldürüldüğü belirlendi. Olayla ilgili cinayet şüphelisi Kaffar Y., polis tarafından her yerde aranıyor.
