Kızılay İçecek Ar-Ge ve Kalite Yöneticisi Tuğba Şimşek: Türkiye’de birinci kere maden suyu bölümünde karbon nötr eser geliştirme çalışması yaptık
Aslı Fırat Esen: Gelecek jenerasyonlara cam üzere sürdürülebilir bir eser bırakmaya çalışıyoruz
Kızılay Doğal Maden Suları tarafından ikincisi düzenlenen ve “Bir Ömür Maden Suyu” temasıyla öne çıkan Milletlerarası Maden Suyu Kongresi’nde “Maden Suyunda Ar- Ge, İnovasyon ve Sürdürülebilirlik” başlıklı panel daldaki kıymetli isimlerin iştirakiyle gerçekleştirildi.
Türkiye’de maden suyu alanında araştırmalar yapmış akademisyenler ve dal paydaşları Kızılay Doğal Maden Suları konut sahipliğinde düzenlenen II. Memleketler arası Maden Suyu Kongresi kapsamında 17 Kasım Perşembe günü Emaar Address Istanbul Hotel’de bir ortaya geldi.
Ana teması “Bir Ömür Maden Suyu” olarak belirlenen kongrede “Maden Suyunda Ar- Ge, İnovasyon ve Sürdürülebilirlik” başlıklı panel, Türkiye İnovasyon Hareketi Kurucusu ve Dünya Gazetesi muharriri Ferhat Demir moderatörlüğünde, Kızılay İçecek Ar-Ge ve Kalite Yöneticisi Tuğba Şimşek, Döhler Satış Müdürü Mert Alkış, Sürdürülebilirlik Uzmanı Ali Gizer ve Şişecam Sürdürülebilirlik Uzmanı Aslı Fırat Esen’in iştirakiyle gerçekleştirildi.
Kızılay İçecek Ar-Ge ve Kalite Yöneticisi Tuğba Şimşek, “İçecek dalı, yüzde 8.2 oranıyla en fazla inovasyon yapılan bölüm. Maden suyu dalında temelde 4 alanda, inovasyon gerçekleştiriliyor; doğal düzgünlük inovasyonları, tabiattaki bileşenleri uyumlu halde birleştiren inovasyonlar, ileri dönüşümle ilgili inovasyonlar ve tabiatla, iklimle bütünleşik hususlarda inovasyon. Sıhhat inovasyonları kapsamında, şeker üzere kimi bileşenleri almamızı engelleyecek kolay sıhhat inovasyonlarının yanı sıra bizi yenileyecek, enerjik yapacak inovasyonları gerçekleştiriyoruz. Bağışıklık güçlendirici inovasyonlarımızı, çeşitli vitamin ve mineral desteklerimizle gerçekleştiriyoruz. Dünyanın temel yapı taşlarıyla birleştirebileceğimiz, her şeyi kapsayıcı inovasyonlar, hislere hitap eden inovasyonlar, yani memnunluk verici, gerilim azaltıcı inovasyonlar üretebiliyoruz”.
Kızılay Plus eserleri ile Karbon Nötr Eser sertifikası aldık
Şimşek, Türkiye’nin 2030’a kadar karbon emisyonunu azaltma konusundaki ulusal katkı beyanının yüzde 41 olarak açıklanmasıyla ilgili; “Yapılan araştırmalar bu azaltmanın yüzde 12’sini inovasyon yaparak gerçekleşeceğini gösteriyor. Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerini, sürdürülebilirlikten ayıramadığımızı görüyoruz” dedi. Şimşek, “Sektör için aşikâr inovasyon mevzuları bulunuyor. En kıymetlisi pak etiket konusu, yani mümkün olduğunca kimyasal bileşenlerden arınmış, daha az bileşen kullanılan eserlerin geliştirilmesi. Bu bahiste çalışmalarımız devam ediyor. Başka mevzu şekerin azaltılması. Hem sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi hem karbon emisyonunun azaltılması, hem de obeziteye karşı yapılan çalışmalar kapsamında şeker azaltılıyor. Ülkemizin 2053’e kadar sağlamak istediği karbon nötr eser stratejilerine ahenk sağlamak için eser geliştirme çalışmaları yapıyoruz. Kızılay Plus eserlerinde Türkiye’de birinci sefer maden suyu bölümünde karbon nötr eser geliştirme çalışması yaptık. Kızılay Plus eserleri, şeker içermeyen, farklı hislere karşılık gelen eserler. İleride çok büyüyecek bir kategori ve eser kümesi. Karbon nötr eser belgelendirmesi birinci kere yapıldı. Kızılay Plus eserleri ile Karbon Nötr Eser sertifikası aldık” diye bilgi verdi.
Gelecek jenerasyonlara cam üzere sürdürülebilir bir eser bırakmaya çalışıyoruz
Şişecam Sürdürülebilirlik Uzmanı Aslı Fırat Esen, “2022 yılı Milletlerarası Cam Yılı ilan edildi. Biz de bölgesel liderliği üstleniyoruz. Sorumluluğumuzdaki 11 ülkede camın kullanımın arttırılmasına yönelik çalışmaları sürdürüyoruz. Cam, yüzde yüz ve sonsuz sefer geri dönüştürülebilir bir gereç. Bu malzemeye sahip olmak, insanlık tarihi için büyük bir talih. Gelecek jenerasyonlara cam üzere sürdürülebilir bir eser bırakmaya çalışıyoruz. 2023’ün ikinci yarısında depozito sistemi devreye alınacak. Geri dönüştürülebilir tüm gereçler ayrıştırılarak toplanacak. Geri dönüştürülecek ve döngüsel iktisada dahil olacak. Türkiye iktisadına katkı sağlayacak.” dedi.
Maden suları tatlandırıldı, renklendirildi, gençlere de hitap edecek bir formata getirildi
Döhler Türkiye Satış Müdürü Mert Alkış, maden sularını Türkiye’de gençlerle buluşturmanın çok kıymetli bir nokta olduğuna inandığını belirterek; “Maden suları 25-30 yıl evvel sade olarak piyasada bulunan, insanların tüketim noktasında yemekten sonra dayanak olarak hazmı kolaylaştırsın diye içtiği bir eserdi, ülkeye giren aromalı maden suları ile birlikte bu maden suları tatlandırıldı, aromatik yapı kazandırıldı, renklendirildi, gençlere de hitap edecek bir formata getirildi. Tadı hoş olmadığı sürece bir eseri içiremezsiniz. Biz de bu şekil eserleri, ona uzak olan kesitlere tanıtmak ve tüketimini artırabilmek için çeşitli reçetelerle kesime hizmet veriyoruz. Piyasada çok sayıda soğuk çay eseri bulunuyor. Bu usul eserlerin çay bazları, evvelce yurt dışından geliyordu. 3-4 yıllık Ar-Ge sonucunda Rize çayından bu çay bazını yurt dışındakiyle birebir kalitede olacak formda ürettik. Elek üzerinde kalan kaba kesimleri kullanılmıyor. Çöp olarak bedellendirilen kısım, yakılıyor, ekonomik bedeli olmuyor. Biz bunları alıp işledik, çay kimi yaptık. Almanya’dan aldığımız çay bazını artık Almanya’ya satıyoruz. Artık Almanya’daki tüketiciler de Karadeniz çayını içerek soğuk çay içiyorlar. Depolama sorunu olan bir eseri alıp katma paha kazandırıp hem ithalatı kestik hem de ihraç ederek tam aksisi bir istikrar yarattık. Kazan kazan bir strateji uyguladık”.
Hammadde meşakkati yaşanınca tedarik zincirini çoğaltılıp lokalleşen şirketler başarılı oldu
Pandemi sürecinin öğrettiği hususların içecek dalına tesirlerinden kelam eden Alkış; “Globalden lokale kaymaya başladık. Maliyet artışı olunca lokal tedariğin ehemmiyeti ortaya çıktı. Kritik nokta, pandemi periyodunda kimyasallara muhtaçlık oldu. Hammadde ezası yaşanınca tedarik zincirini çoğaltılıp lokalleşen şirketler başarılı oldu. Yurt dışına yaptığımız satışla dış ticaret istikrarına de olumlu bir katkı sağladık. Gaz krizi hasebiyle Avrupa’da öngörülemezlik kelam konusu. Avrupa’da, süratli bir biçimde altyapılarını kömüre hakikat adapte etmeye başladılar. Biz bunu da öngörerek doğalgazın yanı sıra meyve atıklarını kurutup yakılacak bir sistem kurduk. Atık olarak gidiyor, acil durumda güce çevrilebiliyor. Katma bedelli eser de elde edebiliyorsunuz” dedi.
Sonsuz bir geri dönüşüm kabiliyeti olan camı geri dönüştürmüyor, atıyoruz
Sürdürülebilirlik Uzmanı Ali Gizer, dalın geleceği sorusuna, “Dua edelim üzerinde konuşabildiğimiz bir suyumuz var, burada kongre yapıyoruz. Ancak gelecekte bu mevzu riskli. Umutlu bir beşerim. İnsanlığın karşı karşıya olduğu bu sıkıntıyı çözebilecek kapasitemiz var. Geriye karar alıp hayata geçirmek kalıyor. Global bir gelecek öngörüsü yaptığımızda cam daima hayatımızda olacak, uzay çalışmalarından güce kadar çok geniş bir kullanım alanı olacak diyebiliriz. Fakat maden suyu camda mı içilecek bilmiyorum. Uzun bir müddet içilecek. Lakin, insani ve çok yüksek volümlü tüketimlerimizde beklenenin ve sanılanın bilakis plastiğin biraz daha fazla hayatımıza gireceğini bekleyebiliriz. Lojistik, günün sonunda kamyonda ne taşıdığına bakıyor. Su mu, maden suyu mu, cam mı? Hususumuz; tek kullanımlık plastikler ve bunların atılması. Plastik hayranı değilim. Camı da sever ve tercih ederim. Neden tercih ediliyor dediğimde cam atıldığında tabiata ziyan vermiyor deniliyor. Sorun şu. Atmaktan kelam ediyoruz. Sonsuz bir geri dönüşüm kabiliyeti olan bir cismi de atıyoruz. Geri dönüşüme hazırlıklı olmak gerek. İnovasyonu da yalnızca objede değil tüm faaliyet alanımızda düşünmeliyiz. İnovasyonu yaparken kesinlikle iş modeli karşılığını da hayal etmemiz gerekiyor. Örneğin, depozitonun alandaki karşılığı düşünülmeli. 24-36 şişeyle 1 tane şişe alınıyor. Rasyonel değil. Objeye odaklanmadan iş yapılmalı. Kendi kıymetinizi marka temelli değil insani faaliyetin hangi noktasında olmalıyım odağıyla belirlemelisiniz.” diye belirtti.
2050’deki büyük göç dalgasına karşı bugünden hazırlık yapmalıyız
Gizer, “2050 ile ilgili 1 milyar insanın suya erişmeyen bölgelerde yaşayacağı öngörülüyor. Aslında oralarda yaşanamayacak, büyük bir göç dalgası olacak. Bölgelere ulaşabilmek konusu, eserlerin nasıl ulaştırılacağı bugünden hayal edilmeli, hazırlık yapılmalı. 2030’da kim olacağız, 2050’de kim olacağız bunların yanıtını vermemiz gerekiyor.” dedi.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
