UEFA Uluslar B Ligi’ne yükselmeyi garantileyen A Ulusal Futbol Grubu, C Ligi 1. Grup’un son maçında Faroe Adaları’na konuk olmuş ve ‘en düzgün birinci’ olma gayesiyle alana çıktığı maçı 2-1 kaybetmişti.
‘HEM HATALI HEM GÜÇLÜ’
Şok tesiri yapan hezimetin yankıları devam ederken Milliyet Gazetesi’nin usta muharriri Bilal Meşe, bugün kaleme aldığı ‘Hem hatalı hem güçlü’ başlıklı yazısında Faroe maçının akabinde yaptığı sert açıklamalarıyla gündem olan Ulusal Ekip Sorumlusu Hamit Altıntop’u eleştirdi. İşte Meşe’nin gündem yaratacak o yazısı;
‘Neticede hepimiz insanız; vakit zaman hayatın getirdiği zorluklar, ezalar nedeniyle kırılırız, küseriz, öfkeleniriz, tabiatımızda var bu ögeler. Hele öfke denetimini sağlayamadığımız anda, ağzımızdan çıkan sözler sakıncalıdır, başımıza iş alırız. Hani bir atasözümüz var, “Dilin kemiği yok” diye… Buna bir ek de ben yapayım, lisanın el freni yoktur, çekip durdurasınız! Öfkelendiğiniz anda yalnızca sözlere değil, beden dilinize de çekidüzen vermek zorundasınız. Ne dersin Hamit Altıntop kardeş?
‘BU KADARI DA FAZLA!’
Seni taa A Ulusal Ekip formasını terlettiğin günlerden tanırım, açık sözlüsündür, yan yollara sapmazsın, bu oyunda özeleştiri deyince, seni adres gösteririm. Lakin bu kadarı da fazla! Biliyorum, sen de Faroe Adaları hezimetini içine sindiremedin, inan biz de öyle! Ne var ki titrinde Ulusal Kadro Sorumlusu yazıyor, unutma. Yani sorumluluğun bin kat arttı, artı kolay bir makamda değilsin. Ağzından çıkan her kelimeyi tartacaksın, kılı kırk yaracaksın.
Gördük ki, maalesef öfkeni denetim edemedin, hatta öfkene yenildin. TRT’de yaptığın açıklamaları şaşkınlıkla izledim!
“Yooo benim tanıdığım Hamit bu değil” diye kendi kendime söylendim. Kaldı ki senin yalnızca Ulusal Takım’a karşı değil, ülkeye karşı sorumluluğun var, unutma.
Yayındaki yorumculara kızamıyorum, zira onlar için de senin bu sert konuşmaların sürpriz oldu, ortaya girmek istediler, fakat seni durdurabilene aşk olsun, freni boşalmış kamyon gibiydin!
Ellerini masaya vurmanı sana hiç yakıştıramadım, ayrıyeten kurduğun birkaç cümleye de takıldım, 40 sene önceye gittin, medyayı amaç aldın, “oyunlara gelmeyin” dedin, demesine de yaşın Allah uzun ömür versin 39, yani o periyodu nereden hatırlıyorsun ki?
‘ÜSTÜ KAPALI OYUNCULARI AMACA KOYUYORSUN’
İkinci olarak…“Koşmazsanız, bacağınızı ya da başınızı ortaya sokmazsanız Faroe Adaları’na da yenilirsiniz…” Nasıl yani? Bu cümlenin yenilir yutulur hali yok! Ki bu kadroyu Stefan Kuntz belirliyor, kesinlikle sen de bu fotoğrafa deneyiminle katkıda bulunuyorsun değil mi? İşin özeti yan yollara saparak, topu oyuncu kümesine atıyorsun, üstü kapalı onları maksada koyuyorsun! Biraz daha ileri gidelim, “yeterli değiller” mi demek istiyorsun, başarısızlığın temelini buna mı bağlıyorsun? Senin dediğin kriterlere uymayanların bu ekipte işi ne o vakit? Nasıl ki o mağlubiyet bize yakışmıyorsa, sana da bu cümleleri yakıştıramadım, bilesin!
‘BU MAZERETE SIĞINMA ÜZERE BİR LÜKSÜN YOK’
Gelelim Stefan Kuntz’a… Onu da Beşiktaş’tan çok âlâ tanıyorum. Sahiden kişilik ve de oyuncu olarak on numaraydı benim penceremden. Ne var ki, ‘her kaliteli oyuncu güzel teknik yönetici olacak’ diye bir kural mı var? Lüksemburg maçında biz bu sinyalleri gördük, yaşadık, görünen o ki Stefan Kuntz o maçtan dersler çıkaramamış! O uzun basın toplantısında en çok sakat oyunculardan dem vurdu! Elinin altında 40’a yakın havuzda bekleyen aday oyuncu var, bu mazerete sığınma üzere bir lüksün yok bilesin!
‘ÖNCE SEN İŞİNİ YANLIŞSIZ DÜRÜST YAP!’
Maçın yorumunu, berbat futbolun nedenlerini anlatacağına sen de yan yollara saptın! Örneğin gerek senin gerekse Hamit Altıntop’un yaptığı açıklamalara yazılı ve görsel medyada geniş yer verilmediğine dikkat çektin. Sen sahanın içinde kal, o kulvarda ne işin var. Küçük ya da büyük puntolarla verilir, sana ne? İşimizi bize öğretmeye kalkma, evvel sen işini yanlışsız dürüst yap!
Uzun bir ortadan sonra birinci defa bir Ulusal Ekip televizyonların ana haber bültenlerinde manşetlere çıktı, sayenizde!
Gölge etmeyin, futbol izleyelim
Evet, Harika Lig’de varsa yoksa dönemin birinci derbisi konuşuluyor sokaklarda. Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye gönül verenler, argümana giriyorlar, skor üzerine kestirimler yapıyorlar.
Bu tip derbilerde skor üzerine öngörüde bulunmak zordur, yanılma hissesi yüksektir. Şunu biliyoruz ki, iki kadro da ofansif oyunu seviyor, iki grup da önde basıyor, pres yapıyor. Her iki teknik adamın da, taktik ve oyun şablonları galibiyet üzerine şurası.
Bu faktörler maçın futbol kalitesini bir tık üst çıkaracaktır. Dileriz hakem triosu ve VAR derbinin önüne geçecek yanılgılardan uzak dururlar, adaletli maç yönetirler.
